DETAY
HAFIZ
...

Hayat denen han ne kadarda uzun ve yorucusun hiç merhametin yok. Ne kadarda sevimsizsin, tüm kötülükler sende neden bu kadar çilelisin, sarılmamız gereken ipe uzak kaldığımız için mi yoksa yolunu izlememiz gereken tek gerçekten kendimizi alı koyduğumuz için mi? … Açıklaması var ise bu merhalenin sen açıkla ey hafız ne demiştik, oysa hiç bitmesin, hiç gitmesin hep böyle devam etsin deyip ne düşler kurmuştuk oysa değişmeyecek gibi adımlar atmıştık yürüyüşlerimizde, unuttuğumuz vardı adımı attıranın planı ne idi biz onu hesaba alıp gölgesine sığınmamıştık, unuttuğumuz bir şey vardı biz ona en doğru sensin derken ne demiştik biz ne söz vermiştik ne yapmıştık bakmadan hayata dalıp nefes almayı yaşamak, uyumayı ölmek sanmıştık kim gerçek ölü, kim yaşıyor bilmek gerekli  müzik ruhun gıdasıdır denir.Ara öğünler doyurmaz bizi bu kadar israfa ve ölçüyü sınırı bilmeden tıka basa turşu fıçısı doldurur gibi doldururken bedeni o kadar alışmışken sabırsızlığa , hiç gelmeyecek gibi sadece kefene sarılıp yıkananı yurt değiştirmiş sanır iken hülyalara dalıp Leyla ile kaysı bilir sevda gözde kalır sözde kalır zannetmişiz. ne imiş ölüm ne imiş hesap düşünmeden yudumlarken sorsan kendince adına ab-ı hayat der yudumlar ve yudumlar… bilmez neler,neler kaybettirir kendi namına ,oku diye başladı ne okumuşlar var bu yolculuğun altında, neyi okuyacağını anlamamış ne üstadlar var bu yolda sadece yazıyı okunur sanmış bu iş böyle.. oku neyi okuyalım dememek lazım her şey ortada her şey açık beyan yakanda okumak - anlamak -, tefekkür edip özüne varmak, özüne varıp amel etmek gerekir. yoksa ne anlayanlar vardı adını koyamadıkları için isimsiz göçtüler bize bunu derler diye manasız gittiler, sizi şöyle hatırlarlar diye şuursuz gittiler… oysa ne olurdu bir kere hayatı okusa ne olurdu bir kere rehbere baksa ne olurdu senden gelmiş sana döneceğim derken kalbi ile sızlasa ne olurdu… biliyor musunuz kendi görevi kendi gönderiliş gayesinin ızdırabını çeken, aciz bir noktalık hayatının en üst zirvesi olan şereflerin en şereflisi ile onurlandırılan bir halife yani Rabbine kul olurdu amma zor geldi be hafız o kadar iş var güç var ama zaman yoktu , o kadar aş var eş var ama şükür yoktu ,o kadarları sen çoğalt ama anlayış yoktu zincirlerle sarılı idi kapılar açmaya derman, açarsan kilitleri saklamaya sandık yoktu o kadar kirli , paslı düşleri nereye saklardı düşündün mü? yoluna koysa ayağı takılır arkasına atsa izleri kalırdı hiç düşünmedin dimi? Hiç… sen bir kere açmaya çalış bir kere saklamaya çalış örttüm mü açmayın örttü mü dillendirmeyin diyordu oysa ne oluyor da sana rahmetinden daha mı büyük günah işlediğini sanıyorsun ey hafız düşün idrak et zaman atı dizginlemiş ve koşmakta dolu dizgin hırpalamakta kendini sen değil miydin sevgiliye kavuşacağını izniyle ikramlara kavuşacak, mekanın cennet olsun derken göz yaşları içinde ne gelinlikler giydirir gibi süsler içinde sana yakışan budur en temiz şekilde git güzeldir güzeli sever hoş koku sever deyip elin ayağın titrerken düşlerin hülyalarına, sözlerin dualarına, nefesin hıçkırıklarına bırakırken yerini sen değimliydin be hafız ellerinle nice sevdiklerini yolcu eden diyarın cennet olsun köşkün mercan diye uğurlayan art arda ne dualar ne kelamlar okuyan ve elbet her girişinde selamı verip inşAllah bizde geleceğiz yanınıza deyip, her saniyesini sukunet içinde geçirdiğin o sessizler mahallesinde adımlarında hesabı düşünüp içerleyen sen değimliydin ey hafız ne oldu o mahalleden çıkınca renkler cazibeli gülüşler albenilimi geldi de alnını secdeden alı koymak düştü sana menfaat için gerçek hesabımı değiştirdin rahatın için rahatı verenimi terk ettin … oysa ne güzel de okuyordun öyle vurgulu, vakarlı ve içten ‘’ her nefis ölümü tadacaktır ‘’ derken nasılda dolu, dolu olurdu kömür gözlerin incileri sızardı sanki saklamaya dik durmaya çalıştığın o anda. durmayacakmış o an hiç bitmeyecekmiş ve giden hiç gitmeyecekmiş gibi eller semada, diller duada gözler damlalarla ıslanmış avuçlarla koklanmış toprakta bizde geleceğiz bende diyen teselli verir gibi duygulu söyleyen sen… Ne oldu anlaşmamı değişti çıkarken her gün yaptığından alışık olduğun için elbiseni mi çıkardın yoksa? bilmezmiş gibi yapıp, gelmezmiş gibi yaşayıp harcarsam biter söylersem alırlar üstüne faiz,faiz eklemezsen azalır diye sakladığın adı tarih boyunca hep kanlı geçen o renk, renk desen işlemeli göz ağrılarını yoluna değilde yolumda harcarım derken geçenin farkında olmadığın gibi heybeyi doldurmadan boş giden, yolda ne olursa alırım deyip azıksız kalan gibimi oldun. fark etmek ağırına gitti dimi ben deyim hafız sen anla çok yakın yıkarlar senide bir anda sen anlamadan buradayım desen ne fayda koyarlar sonra bir metrelik eni boyu aynı yatağa sorarlar ben yapmadım desen ne fayda açılır o zaman pencere seyredip durursun ah her gün her gece duyarsında görürsünde duyamazlar seni göremezlerde yalvarır yakarırsın alın götürün beni haykırışlarını tekrarlar durursun, şükreden olayım diye götürün ne olur götürün boşa hafız yorma kendini götüren götürmüş alan almıştır bilmezmiş gibi yapsan da ağlasan da hatıralarda kalmış anılar gibi olursun … baş ucunda ağlanır çıkarken unutulursun … Ah hafız ah geçiyor dediğimde gencim dedin biter dediğimde yeni başladık dedin her yapma gülüm yapma dediğimde bilmezsin son anı ben neler yaparım neler dedin… susturdun beni bir kere dinlemedin tek bir şey söyledim bir koyun gibi bile düşünmedin oysa iğne iplik oluştu duyunca havariden sana işlemedi gelip geçti kabı deldin üstüne koymak gerek dedim altı delik boş ver dedin kapanır sen her şeyi verene bir yönel dedim yol uzun elbet dönerim dedin ah be hafız oysa çok çabuk geçer hızla sorulur hızla biter dedim kimleri beraber sırtladık da sana sadece arkadaş uğurlamak gibi geldi hatırlattı belki düşündürmedi düşündürseydi bildiğin ve yapmaktan çekindiğin her gece sıradanmış gibi işlediğin ayıp gibi herkezden gizlediğin gören görüyor deyince affeder deyip tövbe etmediğin için heybesi boş zihni boş kimliği Müslüman niceleri gibi gelip geçen bir han yolcusu penceresi dar ama çerçevesi altın yaldızlıları gibi olmaya ne kadarda heves ettin sınırlıdır dedim sınırını göremedik paramız yetmedi deyip alay ettin gözlerin mayışınca ağlamaklı olurdu sesin o zaman son kez söyledim ÖLÜM var ey hafız … deyip ben sustum.

 sen söyledin geldi kardeş geldi ne acı ne zor imiş bir bilsen nasılda çevrelenmişim kurtuluşum yokmuş anladım dediğini bir kere deyip yapsaydım kurtulurmuşum geç oldu anladım ben böyle gittim amma hafız doğru dermiş sen böyle yapma boşa denmez gerçektir gerçek olan inanın vaadinden dönmez dedin…

Okuma: 1301, Tarih: 27 Şubat 2017 Pazartesi
Copyright © 2017 muhammedtiyek.com Tüm Hakları Saklıdır.